reklamlar
Bir çocuğun davranışının
bozukluk sayılabilmesi için bazı ölçütler gerekir.
Bu ölçütler:
1-Yaşa Uygunluk: Her gelişim döneminin kendine özgü
davranışları vardır. Bu nedenle çocuğun içinde bulunduğu
gelişim döneminin özelliklerini iyi bilmek gerekir. Örn; 2
yaş çocuğun egativist, hareketlidir ve istenilen şeyi
yapmaz. Freud un anal, Erikson un özerkliğe karşı kuşku ve
utanç dönemine rastlayan bu yaşlarda çocuk, özerk bir birey
olduğunu öğrenir. Kendisi istemeyince altının
değiştirilmesini istemez,öpülmeyi reddeder.
3-5 yaş çocuğu dikkat çekmek ister. Hayal dünyası çok geniş
olduğu için inanılmaz öyküler anlatabilir. Henüz yalanla
yalan olmayanı ayırt edemezler. Bu nedenle bu yaşlardaki
çocukların anlattıkları yalan olarak kabul edilmezken, 11-14
yaşlarındaki çocuklarda görülen yalan normalden sapan bir
davranış olarak kabul edilir.
2-Yoğunluk: Bir davranışın bozukluk olarak kabul
edilmesindeki 2. ölçüt yoğunluktur. Örn; 5 yaş çocuğunda
öfke ve huysuzluk doğalken, bu davranış başkasına fiziki
zarar verme şekline dönüşürse,davranış bozukluğu
kategorisine girer.
3-Süreklilik: Çocuğun belirli bir davranış türünü ısrarlı
bir biçimde ve uzun zaman devam ettirmesidir.
4-Cinsel rol beklentileri: Erkeklerde kızlara oranla daha
saldırgan olmaları beklenirken, davranışları ile erkeklere
benzer saldırgan davranan kızların davranışları normalden
sapan davranış kategorisine girer.
GENEL OLARAK DAVRANIŞ BOZUKLUKLARININ NEDENLERİ
-Dikkat Çekmek: Çocuğa gerekli sevgi ve ilgi
gösterilmediğinde yada yeterli zaman ayrılmadığında dikkat
çekmek için davranış bozukluklarına yönelir.
-Ebeveynlere karşı güç kazanma isteği:
-İntikam Alma İsteği: Özellikle dayak yiyen,sevgi verilmeyen
çocuk ana-babasından intikam almak ister.aşırı otoriter ve
baskıcı tutum, katı disiplin ana-babaya karşı öfke ve nefret
duygularının gelişmesine ve buna paralel olarak başkaldırıcı
bir bireyin oluşmasına neden olur.
-Yetersizlik: Çocuğun kendine güvensiz olması davranış
bozukluklarına neden olur. Anne-babanın aşırı koruyucu,
hoşgörülü tutumu, gerektiğinden fazla özen gösterilmesi
fazla kontrol anlamına gelir.Sonuçta çocuk diğer kimselere
aşırı bağımlı, kendine güveni olmayan, duygusal olarak çabuk
kırılan bir kişi olur.Bu durum çocuğun kendi kendisine
yetmesine olanak vermez ve davranış bozukluklarına neden
olur.
DAVRANIŞ BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARLA OLUMLU İLİŞKİ NASIL
KURULUR?
1-Karşılıklı Saygı: Azarlamak, bağırmak,
vurmak,susturmak,tutarsız davranmak çocuğa saygısızlığın
göstergesidir. Her ana-baba çocuklarına saygı göstermeyi
öğrenmelidir. Her çocuk ayrı bir birey olarak ele alınıp,
fikirleri sorulmalı ve fikirlerine saygı gösterilmelidir.
2-Çocuğa Zaman Ayırmak: Çocukla ilgilenmek, zaman ayırmak
gerekir. Birlikte geçirilecek zaman nicelik değil,nitelik
olarak önemlidir. Birlikte çocuğun hoşlanacağı faaliyetler
yapılabilir.
3-Cesaretlendirme: Çocuğun kendine güvenmesini istiyorsa
önce anne-baba çocuğa güvenmelidir. Çocuğun çabasını övmeli
ve yüreklendirmelidir. Cesaretlendirme çocuğun kendini
değerli algılayabilmesi için çok önemlidir.cesaretlendirme
çocuğu olduğu gibi kabul edip, kendi olduğu için değer
vermedir.
4-Sevgiyi Anlatmak:Çocuğun kendini güvenli hissedebilmesi
için, en azından sevildiğini bilmesi ve sevmesi gerekir.
SALDIRGANLIK
Saldırganlık küçük çocuklarda normal bir tepki
biçimidir.Çocuğun güvenlik,mutluluk yada başka bir
gereksiniminin şekil değiştirerek başka bir biçimde ortaya
çıkmasıdır. Saldırganlığı kişisel bir yaralanmanın bir başka
şekilde sonuçlanması olarak tanımlayabiliriz. Bu yaralanma
sonucunda çocuğun akranlarına vurması, ısırması, eşyaları
fırlatması, tekmelemesi,tükürmesi ve zarar vermeyi amaçlayan
tehditler şeklinde sözel saldırılarda bulunmasıdır.
Sürekli ve aşırı biçimde saldırgan olan çocuk
sinirli,anlaşılmaz, eyleme hazır ve aşırı geçimsizdir.
İlişkileri gergin ve sürtüşmelidir. Hemen parlar ve kavgaya
hazırdır. Durmadan kuralları çiğner ve ceza görür. Bu
çocuklar cezadan etkilenmez yada kısa süreli etkilenmiş gibi
görünürler. Olağan anlaşmazlıkları bile bilek gücüyle
çözmeye çalışırlar.Tepkileri ölçüsüz ve durumla
orantısızdır. Öfkesini yenemez ve hep kendini haklı
çıkarmaya çalışır. Bu çocuklar evde okulda sürekli sorun
yaratırlar ve yetişkinlerle sürekli çatışma içindedirler.
Genellikle erkek çocuklar daha saldırgandırlar.
SALDIRGANLIĞIN NEDENLERİ
1- Saldırgan davranışların ebeveynler tarafından
ödüllendirilmesi. Geleneksel kültürün erkek çocuğun
saldırganlığını onaylaması(Ör: parkta iki çocuk birbirini
döver. Biri daha çok dayak yerse,annesinin çocuğunun
kendisini savunamadığı düşüncesiyle üzülmesi)
2- Çocuğun yetişkinlerden katı ceza,anlayışsızlık ve
yetersiz sevgi görmesi
3- Babanın uzun süreli yokluğunda, annenin sürekli çocuğun
etrafında olmasıyla ortaya çıkan ortam
4- TV. Ve kitle iletişimim araçlarının olumsuz
etkisi(Kurtlar Vadisi örneği ver.)
5- Ana-baba tutumlarının olumsuzluğu,çocukla aralarındaki
iletişimin iyi olmaması
6- Çocuğun ana-babasından dayak yemesi
7- Beyin zarı iltihabı, beyin zedelenmesi gibi fizyolojik
sorunlar
SALDIRGAN DAVRANIŞLARI NASIL ÖNLEYEBİLİRİZ?
1- Her şeyden önce ana-baba çocuğa saldırganlık modeli
olmamalıdır. (Evde dayak yiyen bir çocuk varsa kardeşini
dövüyor. Kardeşi yoksa okulda en ufak bir sorunda arkadaşına
vuruyor. Yada hayvanlara eziyet ediyor.) Çünkü dayak herkes
için olumsuz duygular yaratır.
2- Çok fazla saldırgan davranışlara tolerans
gösterilmemelidir. Çocuğun istekleri bu tip davranışlar
yapınca yerine getiriliyorsa, çocuk isteklerini yaptırmada
araç olarak görmeye başlar. Bu yolla istekleri yerine
getirilmemelidir. Saldırgan davranışlar ödüllendirilmemeli
ve onun bu davranışının istenmeyen bir davranış olduğu hemen
gösterilmelidir.
3- Saldırgan davranışlar kesinlikle dayakla
cezalandırılmamalıdır. Ana-babanın ilgisi sevgisi
azaldığında ve fiziksel cezalar uzun süre devam ettiğinde,
çocukta saldırgan, asi, sorumsuz davranışlar gelişir.
Saldırgan davranışlar ortaya çıktığında, yetişkinler sakin
davranmalı,anormal duygusal tepkiler yerine ben dilini
kullanmalıdır. (Böyle davrandığı niçin üzüldüm) Dayak
saldırgan davranışın hemen bitiminde uygulandığı zaman,onun
hemen kesilmesini sağlayabilir ancak, çocukta düşmanca
duygular geliştirir.
4- Çocuk gergin ve sinirliyken onunla tartışmamalı,
sakinleşmesini beklemeli ve daha sonra davranışı ile ilgili
konuşulmalıdır.
5- Çocuğa sosyal olgunluğuna uygun çeşitli sorumluluklar
verilmeli, başarabileceği kadarıyla bir çok Şeyleri
başlatıp,bitirmesi sağlanmalıdır. Çocuk başarma duygusunu
yaşamalıdır.
6- Çocuğa bu davranışın dezavantajları
gösterilmelidir.Saldırgan davranışları ile isteklerini elde
edemeyeceğini,istediği Şeyleri kaybettiğini görmeli ve
yaşamalıdır.
7- Olumlu davranışı pekiştirme: Ana-baba ve diğer
yetişkinler çocuğun olumlu davranışını görüp, olumsuz
davranışı görmezlikten gelmelidir. Çocuk bu davranışı
yapmadığında sözel olarak ödüllendirilmelidir. Örn:10dk.
Kavga etmeden ve bağırmadan oynadığında buda davranışını
sözel olarak ödüllendirme vb.
8- Çocuğun dışarıda oynamasına izin verme,bu çocuğun
gerilimini azaltır ve enerjisini boşaltma imkanı sağlar.
9- Saldırgan davranış diğer çocukların güvenliğini ciddi bir
Şekilde tehdit etmedikçe bu davranışın üstünde durmamak
gerekir.
10- Kendi kendine konuşma:Çocuk oldukça dürtüsel
davranıyorsa ve onun bu yönünü kontrol etmede güçlük
yaşanıyorsa;çocuğa başkalarına vuracağı zaman, kendi kendini
engelleyici cümleler söylemesi öğretilebilir. Örn: 10 a
kadar say ve ona vurma gibi.
11- Çocuk saldırgan modellerle karşı karşıya
getirilmemelidir.TV deki şiddet içeren programları
seyretmesi engellenmelidir.Eğer kesinlikle engel
olunamıyorsa, ana-baba çocukla birlikte seyrederek şiddetin
sonuçlarını tartışabilirler. Ayrıca bu şiddet filmlerinin
gerçek yaşamın modeli değil, kurmaca olduğu çocuğa
anlatılabilir.
12- Kızgınlıktan kurtulmak için alternatifler bulunabilir.
Yumruklanabilen kil, çakılabilen çiviler, resim çizme, boya
maçocuğun kızgınlık duygularını kontrol altına almayı
sağlayabilir. Ayrıca futbol, basketbol gibi sporlar kabul
gören çıkış yollarıdır.
13- Her yaş ve dönemde çocuğun temel ihtiyaçları zamanında
yerine getirilmelidir.
14- Bu çocukların özellikle baba ile daha çok birlikte
olması sağlanmalıdır.
15- Anne-babalar bu çocuklarla iletişim kurarken ben dilini
kullanmalıdır. Örn: Böyle kavga ettiğin zaman rahatsız
oluyorum, üzülüyorum gibi. Kişiler duygu, düşünce ve
ihtiyaçlarını davranışlarının da dile getirmelidir.
ÇALMA
Çalma, kendine açıkça ait olmayan bir eşyayı izinsiz olara
kalıp ona sahip olmasıdır. Çalma davranışı çocuğun içinde
bulunduğu gelişim dönemine göre farklı yorumlanmaktadır.
Örn; 2 yaşındaki bir çocukta sahip olma kavramı gelişmediği
için, her şeyin kendisinin olduğunu düşünür. Senin, benim,
onun kavramlarını ayırt edemez. Çocuk zamanla kendisinin
olanla olmayanı ayırt etmeye başlar, ama bencil tutumu uzun
süre devam eder. 3-4 yaşlarında çocuk sormadan bir şeyin
alınmayacağını bilir, ama karşı koyamaz. İlkokulun 1.-2.
sınıflarında çocukların birbirlerinin renkli kalem, silgi
vb. eşyalarında gözü kalır. Bu yaşlardaki çocukların
diğerlerinin eşyalarını alma davranışları çalma olarak kabul
edilmez.
Okul çağlarında görülen ve sık tekrarlayan çalmalar üzerinde
önemle durmak gerekir. 10 yaşından sonra sürekli olarak
devam ederse bu, çocukta ciddi bir duygusal bozukluğun
göstergesidir ve profesyonel yardım almak gerekir.
NEDENLERİ
1- Çocuğa yeterli harçlık verilmemesi: Çocuğun temel
ihtiyaçlarının karşılanmaması
2- Çocuğun hayatında önemli bir yoksunluk: Böylece çalma
sembolik olarak ana-babanın sevgi, ilgi eksikliğinin yerini
tutar. Sevilmediğini düşünen çocuk, ilgi çekmek için
çalabilir. Bazen ana- baba kaybından sonrada ortaya
çıkabilir. Genellikle çalma davranışı gösteren çocukların,
alkolik veya suçlu ana-babalar tarafından yetiştirildiği ve
ihmal edildiği belirlenmiştir.
3- Çocukta mülkiyet fikrinin gelişmemiş olması:
4- İntikam alma isteği: Örn; başarılı bir çocukla kıyaslanan
bir çocuk, ondan intikam almak için eşyalarını alabilir.
Çocuk otoriter ana-babaya da öğretmenden intikam almak için
de çalabilir.
5- Ana-babanın çocuğun yaptığı bu davranıştan bilinç altı
haz alması: Çocuk bunu hisseder ve çalmaya devam eder.
6-Çocuk özdeşleşmek için kendine kötü örnek seçmiş olabilir:
Çocuk bir grubun onayını almak için yapabilir.Amaç çalmak
değil,başkalarını yaranmaktır.
7-Özgüvenini artırmak için: Bazı çocuklarkenki güçlerini,
erkekliklerini kanıtlamak için yaparlar.
8-Çocuğun anne-baba ile hesaplaşmasının bir yolu olabilir:
9-Depresyon, yeni doğan kardeşe duyulan kıskançlık veya
öfkenin çocukta yarattığı stresin göstergesi olabilir.
Örn;eşine kızan bir annenin çocuğa bağırması vb.
NASIL ÖNLENİR?
1- Değerleri Öğretmek: Çocuğa dürüstlük ve başkalarının
mülküne önem verme öğretilmelidir. Anne-baba bu konuda
çocuğa örnek olmalıdır.
2- Örnek Oluşturma: Önce anne-baba çocuğa örnek olmalıdır.
Başkasına ait eşyalar alınmamalı, bulunmuş eşyalar geri
götürülmeli,diğer insanlar kandırılmamalıdır.
3- İletişimi Güçlendirmek:Eğer evde çocuk yakın ilişkiden
yoksunsa, yeterli zaman ayrılmıyorsa, aile bireyleri
arasındaki ilişki güçlendirilmelidir.
4- Çocuğa belirli bir miktarda harçlık verilmelidir. Çocuğun
gereksinimlerini karşılayabilecek belirli bir harçlık
mutlaka verilmelidir.Çocuk ihtiyacı olduğunda tekrar
alabileceğini bilmelidir.
5- Mülkiyet hakları: Çocuğa ihtiyacı olduğunda ,kendisine
ait olmayan bir eşyayı nasıl ödünç alabileceği ve bunu nasıl
gerivereceği öğretilmelidir.
6- Etrafta bozuk para gibi cezp edici eşyalar
bırakılmamalıdır.
7- Çocuğun kendisine ait eşyaları olmalıdır.Çocuğun en
azından bir kaç eşyası olmalıdır.Anne-baba çocuğun
eşyalarını kullanacağı zaman ondan izin almalıdır.
ANA-BABA TUTUMLARI
Çocuklarda görülen davranış bozuklukları arasında
ana-babaları en çok endişelendiren çalmadır. Çünkü, bu
davranışı tipik suçlu davranışı olarak görürler ve korku
duyarlar. Ana-babalar genellikle şu tepkileri gösterirler.
- Çocuğu cezalandırma, dayak
- Polisle korkutma
- Çözüme yönelik bir şey yapmama.
NASIL DAVRANILIR?
1-Aşırı tepki göstermemek gerekir.Kesinlikle fiziksel ceza
verilmemelidir. Ana-baba bağırıp çağırmadan, olayı
onaylamadığını göstermelidir,
2-Çocuğu kötü olarak damgalamamak gerekir. Çocuğun sadece o
andaki yaptığı davranış eleştirilmelidir.
3- Çocuğun aldığı eşyayı geri vermesi sağlanmalıdır. Çocuk
aldığı eşyayı kendisi özür dileyerek geri vermelidir. Eğer
eşya kırılmış yada bozulmuşsa yenisi alınmalı ve parası
çocuğun harçlığından ödetilmelidir. Çocuğun harçlığı tamamen
kesilmemelidir.
4- Çocukla konuşarak, sorun çözme yöntemi
denenebilir.Çocuktan bu durumu net bir Şekilde tanımlaması
istenir.Ör;"eşyayı alırken aklından neler geçiyordu?" Diye
sorabilirsiniz.
5- Çocuğunuzun hatalı davranışı iş yaparak ödemesini
sağlayın."Ali arkadaşının kalemini almana çok üzüldüm.
Kuralı biliyorsun.Yalnızca sana ait eşyalara sahip
olabilirsin. Şimdi arkadaşına kalemini gerivereceksin.
Kuralı bozduğun için bazı işler yapmanı istiyorum. Balkonu
yıkayacaksın" Eğer çocuk yapmak istemezse o zaman
sinirlenmeden "ya söylediklerimi yaparsın ya da
istediklerini yapma hakkını kaybedersin "diyebilirsiniz.
6- Şüphelenilen durumlarda çocukla konuşmak gerekir."Benim
cüzdanımdan para alıp almadığından emin değilim, fakat sana
çok gerektiği için aldıysan ve eğer geri verirsen seninle
gurur duyacağım.Benim seninle gurur duymamdan daha önemlisi
senin kendinle gurur duyman."Şeklinde bir konuşma aldığı
eşyayı geri vermesini sağlayabilir.
YALAN
Günlük yaşamımızda hemen hemen hepimiz yalana
başvururuz.Örn; arkadaşımıza "bugün seninle olmayı canım
istemiyor" yerine,"işim var" deriz. Çünkü gerçeği söylersek
onu inciteceğimizden korkarız. Yalan herkesçe ayıplanan bir
davranıştır. Genellikle kendi yalanımızı gerekli, diğer
insanların söylediği yalanı büyük yalan olarak görürüz.
Başkalarını bilerek aldatmak amacıyla söylenen
yalanlar,gerçek yalanlardır. Aslında çocukların yalanları,
yetişkinlerin yalanlarının yanında masum kalır. Çünkü;
onların yalanları aldatma amacı gütmez. Çocuk gerçeği iyi
değerlendiremediği için, gördüklerini çarpıtarak anlatır ve
uydurur. Kimi ana-baba çocuğun olmamış şeyleri olmuş gibi
anlatmasını yalan sayar. Bunları dinlemek ve olduğu gibi
kabul etmek yerine çocuğu suçlar. 3-5yaş çocuğunun hayal
dünyası çok geniş olduğu için inanılmaz öyküler anlatırlar
ve bu dönemde yalan ile yalan olmayanı ayırt edemezler.
1- Hayali Yalanlar: Küçük çocuklar gerçeği iyi
değerlendiremedikleri için uydururlar. Yetişkinler bunları
yalan olarak görür.
2-Taklit Yalanlar: Çocuklar ana-babayı örnek
alır.Ana-babanın yalanına tanık olan çocuk, yalan söylemeyi
öğrenir. Örn; doktora gidiyoruz diye gezmeye giden anne-baba
çocuğun yalan söylemesine zemin hazırlar.
3-Sosyal Yalanlar: Bunlar en yaygın olan yalanlardır. Bir
yere gideceğimiz zaman, gitmek istemiyorsak, "hastayım"
deriz.
4-Savunma Yalanları: Çocuk kendini korumak için yalan
söyler.Çocuk sık sık eleştiriliyorsa, sert tepki
gösteriliyorsa,mükemmelliğe zorlanıyorsa çocuk yalana
başvurabilir. Çocuk doğru söylediğinde "yalan söylüyorsun"
diye suçlanan çocukta , bu yalanların alışkanlık haline
gelmesine neden olur.
5-Yüceltilmiş Yalanlar:başkalarının hayranlığını kazanmak
için söylenen yalanlardır.
Bazen de çocuklar bir özlemini dile getirmek için yalan
söyler. Örn;babasız bir çocuğun "babam var" demesi gibi.
Normal yollardan takdir edilmeyen çocuk, yalana
başvuracaktır. "Annem öldü "diyen bir çocuk, kardeş doğumu
ile birlikte ilgisiz kaldığı için böyle söylemektedir.
NASIL ÖNLENİR?
1- Yetişkinler örnek olmalıdır.Eğer anne-baba başkalarına
yalan söyleyecek olursa, çocuğun dürüstlüğün önemini
anlaması çok güç olacaktır.Çocuklar hangi yaşta olursa olsun
yaşına uygun bir dille doğruyu söylemek gerekir.
2- Aşırı tepki göstermemek gerekir. Yumuşak ve hoşgörülü
olmalı ve cezadan kaçınmalıdır.aşırı tepki göstermek,
çocuğun sizin öfkenizden korunmak için, yalan söylemeye
devam etmesine yol açar.
3- Çocuklardan başaramayacakları şeyler beklememelidir.
4- Fazla baskıdan kaçınmalı ve koyduğumuz kurallarla çocuğun
yaşamını fazla sınırlamamalıyız.
5- Çocuğu yetişkinler araç olarak kullanmamalıdır.Örn; anne
yada babanın çocuğa yalan söyletmesi. Annenin "bu
yaptığımızı baban duymasın" demesi.
6- Gizli polis gibi çocuğu sorgulamamalı:Ör; "Doğru
söylersen ceza vermeyeceğim" dedikten sonra,çocuk doğruyu
söyleyince "biliyordum" diyerek tepki vermek yada
dayak,çocukta yalanı pekiştirir.Çünkü çocuk doğruyu
söyleyince olumsuzlukla karşılaşmaktadır.
7-Çocuğun diğer çocuklarla kıyaslanmaması gerekir.
8-Ana-baba-çocuk iletişiminin olumlu olması gerekir. Çocuk
istek, sıkıntı, kaygı ve endişelerini bizimle
konuşabilmelidir.Çocuğu dinlemek ve çözüm yollarını
kendisinin bulmasına yardımcı olmak gerekir.
9-Yalan söylediği için çocuğu suçlamamak gerekir."Yalancı"
etiketi yapıştırılmış olan bir çocuk, bu etiketin
gereklerini yerine getirecektir, çünkü yaptığı işin kendini
yansıttığına inanır. Bu davranışı onaylamasak
bile,Çocuğumuzun kişiliğini bu davranıştan ayrı tutmak
gerekir.Salt kendisi olduğu için onu sevdiğinizi çocuğunuzun
anlamasına yardımcı olun.
10-Doğrudan emin olmak için kontrol edin. Çocuğa "ödevin
bittimi" diye sormak yerine "ödevini görmek istiyorum"
deyin.Bu davranış hem kontrol edileceği için ödevini düzgün
yapmasını sağlar hem de sonucundan çekindiği için yalan
söylemez.
ALT ISLATMA
Genellikle çocuklar mesane kontrolü gerçekleşinceye kadar,
yani ortalama olarak 2-3 yaşlarına kadar geceleri altlarını
ıslatırlar. Gündüz kontrol 2 yaş dolaylarında, gece kontrol
ise3,5-4.5 yaş arasında kazanılır. Çocukların hemen hepsinin
idrar ve dışkı kontrolünü kazandıkları 4 yaşından sonra hala
alt ıslatmanın devam etmesi" enuresis" adını alır.
Enuresis en sık görülen davranış bozukluğudur. İki biçimde
görülebilir.
Bunlardan ilki, birincil enuresis dir ki bu, sinir kas
kontrolünün gelişmesindeki gecikmeden kaynaklanabilir ve
doğumdan başlayarak süre gelir. bu gecikme anne babanın
düzensiz ya da yetersiz tuvalet eğitiminin bir sonucu olarak
da oluşabilir.Birincil enuresis zamanla kaybolur ve yavaş
gelişen bu çocuklar, tuvalet kontrolünde arkadaşlarının
seviyesine ulaşırlar. Birincil enuresis yatak ıslatma
sorununun yaklaşık %75-80 ini oluşturur. Geri kalan enuresis
%25-30 oranındaki enuresis ikincil enuresisadını alır. Bu
tür alt ıslatma olayında tuvalet kontrolü oluştuktan sonra
bir gerileme söz konusudur. ikincil enuresis tipik olarak
yeni bir kardeşin doğumuyla da yeni bir eve taşınma gibi
bazı ruhsal gerginlik durumlarında ortaya çıkar. Bu etkenler
çocuğun bir süre için daha olgunlaşmamış davranış
biçimlerine dönmesine neden olur. Bazı uzmanlara göre,
özellikle bu gerileme türü, çocuğun annesine olan öfkesinin
sembolik bir ifadesi olarak yorumlanabilir.
Enuresis sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan, aile içinde
yeterli duygusal etkileşimden yoksun, nörotik ve uyumsuz
çocuklarda dahasık rastlanır. Çeşitli ruhsal etkenler
enuresisin oluşumunda başlıca neden olarak sayılabilir.
yaptığımız incelemeler, alt ıslatma sorunuyla çocuğun
duygusal dünyası arasında yakın bir ilişkinin olduğunu
ortaya koymaktadır.Aşırı sevgi ve hoşgörü, yetersiz ilgi,
kıskançlık gibi nedenlerden kaynaklanan bu gerileme (regression)
davranışı, tırnak yeme, parmak emme gibi birtakım başka
gerileme davranışlarıyla, bebeksi hareketleri ya da
konuşmaları da beraberinde getirebilmektedir. Çocuğun
duygusal dünyasını büyük ölçüde etkileyen ev ortamı, alt
ıslatma konusunda büyük rol oynamaktadır.
reklamlar